Yeni Başlıklar

Suriye Neden Sakinleşmiyor?!



Sadık Mehdi Şakibayi


2004 yılında Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi eski başkanı Ayetullah Muhammed Bakır Hekim, suikasta uğramıştı. 2005 yılında, Lübnan’ın eski başbakanı Refik Hariri öldürülmüştü. Bölge halklarının zihninde şöyle bir soru yeşermişti: “Bu tür cinayetler kimin işine yarıyordu?” Batı medyasının propagandalarında bu sorunun cevabına rastlamak asla mümkün olmuyordu.

Herhangi biri çıkıp da bu soruya sağlam bir cevap vermiş olsaydı, Suriye’nin Hula kasabasında yaşanan ve kadın ve çocukların hayatlarını kaybetmesine sebebiyet veren o katliam hiçbir zaman yaşanmayacaktı. Yaşananların neticesinde kârlı çıkan taraf kim oldu? Halk arasında büyük bir sevgiye mazhar olan ve Saddam yönetimi sırasında sürgün edilmiş olan Hekim, neden ülkeye dönüşü esnasında öldürülmek zorundaydı? Aynı soru Lübnan için de geçerli?

Bu ve bu gibi sorulara verilecek cevap şudur: İsrail’e düşman kesilen herhangi bir ülke, asla ve asla rahat yüzü göremez; sakin ve dingin bir hayat yaşayamaz. Hatta bu ülkelerden İsrail yanlısı batı medyasına malzeme sağlayabilmek için Suriyeli kadın ve çocukların boğazlanması bile gerekebilir. Bu acı gerçeğin, (aralarında Irak, Suriye ve Lübnan olmak üzere) üç ülkeyi kapsadığı anlaşıldı. BM Güvenlik Konseyi, bu ülkelerin halklarına acil yardımda bulunmak(!) için zaten hazır bekliyor.

BM temsilcisi Kofi Annan’ın barış inisiyatifi olumlu sonuçlar vermeye başladığı zaman; adı bilinmeyen bir grup ortaya çıktı ve kadınlarla çocukları katletmekle kalmayıp BBC ve El-Cezire’nin katliam görüntülerini görüntülemesine(!) müsaade etmek suretiyle her şeyi berbat etti. Neden?

Orta Doğu’daki gelişmeleri takip eden birisi, bu üç ana ülkenin Orta Doğu denkleminde büyük roller oynadığını ve Lübnan ile Irak’taki batılı projelerin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından, Suriye’nin batı için bölgesel jeopolitik hesaplar noktasında çok daha önemli bir pozisyona oturduğunu her halükârda fark eder.

Her şeye rağmen Suriye, batı tarafından önüne koyulan zorlukların üstesinden geldi ve altı aşamalı Annan planını başarıyla uygulama yolunu takip etti. Suriye, Batı’ya her zaman şu mesajı verdi: 

“Suriye’de ‘rejim değişikliği’ için değil; ‘siyasi değişim’ için çaba gösterin!” Batı, kendi aleyhinde yaşanan gelişmelerden korktu ve Suriye’de bir huzursuzluk ortamının yaşanması için elinden geleni yaptı; böylece Suriye, İsrail’in önünde sağlam bir cephe olarak duramayacaktı.

Batı’nın işlettiği bu siyaset, Suriye’de kadın ve çocukların boğazlanmasını mübah görecek kadar gerekli ve değerli miydi?

Yazar Hakkında

Hiç yorum yok:

Yorum Gönderin