Yeni Başlıklar

Resulün Torununa Akıl Verenler..!





Allah'ın adıyla

Bütün peygamberlerin kendi zamanlarında en büyük sorunlarından birisi ümmetlerinin kendilerine kayıtsız şartsız itaat etmemeleri olmuştur. Hep birileri peygamberlere akıl vermeye kalkmışlardır. Daha sonra da onların varis ve vasilerine akıl, siyaset, yol yordam öğretme küstahlığını göstermişlerdir.



Allah-u teala da peygamberleri hep uyarmıştır;
“.....cahillerin heva hevesine uyma”. Casiye/18
“.....ayetlerimizi yalanlayanların, ahiret gününe inanmayanların ve rabblarine ( başka şeyleri ) denk dutanların heva heveslerine uyma”. Enam/ 150
“......Sana gelen bilgilerden sonra onların heva heveselerine uyacak olursan artık Allah katından sana ne bir veli ne de bir yardımcı vardır” Bakara / 120
“Kendilerine kitap verilmiş olanlara her türlü delil getirsen yine de onlar senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar da birbirlerinin kıblesine uyacak değiller. Sana gelen bilgiden sonra onların heva heveselerine uyarsan, kuşkusuz zalimlerden olursun”. Bakara /145
Allah’ın Kur'an'da kayıtsız şartsız itaatini farz kıldığı üç grup vardır; ‘Allah-u teala’, ‘Resulü’ ve ‘Ululemr’. Bunların emirleri tartışılamaz, sorgulanamaz, eleştirilemez, insan idrak etse de etmese de iman edip itaat etmesi gerekmektedir.
Allah’ın haram ve farzları karşısında görüş belirtenler “ilahlık taslamakta” ve Allah’ın velayet sınırları içerisine girdiklerinden müşriktirler. “Heva hevesini kendine ilah edineni gördün mü?” Casiye/28
Resulullah’a itaatin gerektirdiği onun emrilerini kayıtsız şartsız kabullenmektir. Onun hiç bir görüşü sorgulanamaz, emirleri hakkında “acaba” denilemez. “O da bizim gibi bir beşerdir hata yapar” şeklinde bir gerekçe sunulamaz. Bazıları tarafından bir bid'at ortaya atıldı ve neticede Resulullah’ın hürmeti çiğnenir oldu. Resulün velayet sınırına tecavüz edildi. Sahabenin yaptığı fiili hataların yanısıra koydukları büyük bid'at asırlar sonra onların görüşlerini devam ettiren torunları tarafından dillendirilmektedir. İşte bu bidat “Allah Resulü de bizim gibi bir insandır, onun görüşü karşısında görüş belirtilebilir”,yani “Resulullah’a akıl verme küstahlığının temeli”, daha o günlerde atıldı; “Hudeybiye barışını zilletle suçlayanlar”, “Ahzap/ Hendek savaşında Medineli Yadudilerle yaptığı anlaşmaya itirazlar” vb işte o zamandaki sivri zekalar Resulullah’a akıl vermeye çalışıyorlardı.
Bir adım ötesini göremeyen kendilerini ileri görüşlü siyasetci, İslam savaşcısı gören sözüm ona sivri zekalılar bu günlerde herkese akıl vermeye çalışıyorlar.
Hem tağut cephesinde, hem de hak cephesinde itaat edilmesi gereken bir liderin olması gerektiği kabul edilirken, peygambere akıl verenlerin torunları bugün peygamberin torununa akıl vermeye çalışıyorlar.
Ne bir ilkeleri var, ne yaslandıkları bir dayanak, ne ilahi bir hedefleri var, ne de bir strateji ve sağlam yolları. Dizginlerini heva heveslerinin eline teslim etmiş bu zavallılar, edebiyatları güçlü, kalemleri güçlü, yayın organları güçlü, yaygara mekanizmaları güçlü ve kavram kargaşası ile hergün aynı şeyleri tekrarlayıp duruyorlar.
Suriye olaylarını temcid plavi gibi ısıtıp milletin önüne getiriyorlar. Siyonistlerin, kafirlerin, müşriklerin Peygamberin torununa düşmanlıklarını anlamak mümkündür. Ama müslüman olduğunu iddia edip siyonistlerin değirmenine su taşıyanları anlamak zor. Ağızlarındaki sakızın çürüdüğünden habersizler, ne yapsınlar başka malzeme yok ellerinde peygamber torununu lekelemek için.
“Önderimiz Kuran’dır” sloganını kendilerine siper yapan bu fitneci güruh, mızraklara Kur'an takan Muaviye’nin izinde olduklarını her olayda sergiliyorlar.
O kadar zavalıllar ki kendi savundukları mücadele çizgisinden verecek tek bir tarihi örnekleri olmadığı için yine Muhammedi İslam fadailerinin fedakarlıklarından örnek sunmak zorunda kalıyorlar; Kerbela’dan, İmam Hüseyin’den, hz. Zeyneb’den.
Siyonistlerin ekmeğine yağ sürenlerin İmam Hüseyin’in mukaddes adını ağızlarına alma hakları dahi yoktur; batıl yollarına hidayet öderinden örnek vermezler. Bugün imam Hüseyin’in temsilcisi, onun yerinde oturan onun torunudur. İmam Hüseyin’in hak olduğuna inanan onun yerinde oturanın yanlış siyeset belirlediğini, yanlış yaptığını belirten günümüz sivri zekaların, İmam Hüseyin’e akıl veren zavallı Kufelilerden farkları yoktur.
Siz velayet ve imametine inanmadığınız İmam Hüseyin’i bırakın, kendi inandıklarınızdan ve izinde olduğunuz önderlerinizden örnek verin. Siz İmam Hüseyin’in kıyamını inkar edip lekeleme kapasiteniz olmadığı için örnek gösteriyorsunuz veya sizin kafa yapınıza uyduğuna inandığınız için ona sarılıyorsunuz. Heva hevesle yoğrulmuş aklınıza ters gelse ona da karşı geleceksiniz.
Günümüzde İslam aleminin lideri ve önderi Veliyy-i Fakih İmam Hamenei’dir. Yakında siyonist medyanın yardımıyla bu zavallılar tarafından İslam cumhuriyeti ve İmam Hamenei hakkında amansız bir karalama kampanyası ve saldırısı başlayacağından kuşkunuz olmasın.
İmam Hamanei’ye uymayanların önderi ve lideri heva hevesleridir ve zamanımızın “Şebes bin Rabi’leridir”.
Şebes bin Rabi kimdir?
Şabes bin Rabi Beni Tamim kabilesinden, Kufe’nin ileri gelenlerindendi. Sıffeyn savaşında Hz. Ali’nin yanında Muaviye’ye karşı savaşıyordu, Kuran mızrak başına takılınca ‘aklı gözünde’ olduğundan saf değiştirdi.
Savaş esnasında hz. Ali’ye kılıç çekip savaşı durdurmasını isteyen Haricilerin safına geçti. Daha sonra pişman oldu.
Emevilerin zalim olduğunu inanan ve Kufe ye gelmesi için İmam Hüseyin’i Kufe’ye davet edenlerin arasında yer aldı.
İmam Hüseyin, Kufe’lilerden biat alması için Kufe’ye Muslim bin Akil’i gönderdiğinde Kufe’de Muslim bin Akil’e ilk biat edenlerden biri yine Şebes idi.
Ubeydullah, Yezid tarafından Kufe’ye vali tayın edildi, Ubeydullah’ın tehditleri neticesinde İmam Hüseyin’in elçisinin etrafı boşaldı ve Ubeydullah’ın yanında yer aldılar. Muslimi yalnız bırakıp Ubeydullah’ın yanına geçenlerden bir de “Şebes” idi. Bununla da kalmadı, Kerbela’da Ömer Sa’d’ın ordusunun piyade kuvvetlerinin komutanı oldu.
Kerbela katliamı sonrası pişman olup Kerbela’nın intikamını almak için kıyam eden Muhtar-ı Sakefi’nin yanında yer aldı. Muhtar’ın gücü zayıflayıp yenileceği belirginleşince Muhtarı terk edip Ehlibeyt düşmanı Zübeyrcilere katıldı; Abdullah bin Zübeyr’e biat ederek Muhtar’a karşı savaştı.
Zübeyr Oğulları zayıflayınca tekrar Emevilerden Mervan Oğulları'nın saltanat kapısını çaldı.
Nihayetinde 80 yaşında iken İbrahim bin Malik Eşter tarafından derisi yüzülerek öldürüldü.
Veliyy-i Fakih’in etrafını boşaltan ve İslam ümmetinin liderini yalnız bıraktığını sanan, her gün birinin kapısında akıl dağıtan sivri zakalar, heva hevesinin esiri olmuş Şebes’lerdir.
Hidayet güneşinin doğacağı günün ümidiyle.......
Abdullah Özgür

Yazar Hakkında

Hiç yorum yok:

Yorum Gönderin