Yeni Başlıklar


Hizbullah’ın Siyonist rejimi Güney Lübnan’dan geri çekilmek zorunda bıraktığı 2000 yılındaki zaferin yıldönümü törenlerinde konuşan Seyyid Hasan Nasrallah önemli açıklamalarda bulundu. Bintül Cübeyl’de gerçekleşen merasimdeki konuşması El Menar televizyonu üzerinden canlı yayınlanan Nasrallah, direnişin meyvesinin Siyonist düşmanın projelerine son vermek olduğunu belirtti.



 Nasrallah şunları kaydetti: “Zafer elde etmek mümkündür, bizler büyük bir hadiseden bahsediyoruz. Herkes Amerika’nın bölge için bir projesinin olduğunu biliyor. Lübnan’da kısa bir süre içerisinde şekillenen bu mukavemettir ki Amerika’nın ve İsrail’in bölge çapındaki planını sonuçsuz bırakmış ve bölgeyi yeni bir merhaleye sokmuştur. Lübnan’ın İsrail asrından çıkmakta olduğu artık aydınlığa kavuşmuştur.”
Seyyid Hasan Nasrallah şöyle devam etti: “Bugün güney sınırındaki halk Siyonistlere taş ya da kurşun fırlatmıyor, onları bütün işgal edilmiş Filistin topraklarını hedefleyen füzelerle tehdit ediyor. Öte yandan, Lübnan’daki mukavemetin kazanımlarıyla Filistin direnişi arasında güçlü bir bağ mevcuttur. Eğer uluslararası toplum ve Arap ülkeleri olmasaydı, İntifada da yeni kazanımlar ve keşiflere ulaşmıştı. Buna rağmen, direnişin kazanımları Batı Şeria’da Siyonistlerin boynuna duvar ördü ve böylece büyük İsrail projesi sonlanmış oldu. Tekrar vurguluyorum, bu duvar onları koruyamayacak.”
 “İsraillilerin geri çekilişi büyük İsrail tabutuna son çiviyi çaktı. Büyük İsrail projesi sınırlarından nehirler akan topraklara (Nil’den Fırat’a dek) göz dikmişti. İsrail bugün saldırgan tabiatına rağmen köylerimize bile tecavüz etme cüretine sahip değildir ve bugün bu denklemi koruyan şey ne BM, ne de Arap ülkeleridir. Bu denklemi koruyan Lübnan milleti ve ordusuyla direniştir.”
abna



Dünya ülkelerini gezerek kaleme aldığımız “Seyahatname”nin 6. cildi olan İran gezisini anlatan “Yaseminler Gülümsüyordu Ellerimiz Kavuştuğunda” ve 7. cildi olan Kenya gezisini anlatan “Masai Ülkesinde Mülteci Kamplarına Serdim Seccademi” adlı dizi yazılarının şu ana kadarki sonuncusu olan, İran gezisinin, İmam Humeynî (rh. a.)’nin mübarek yaşam öyküsünü anlatan 17. bölümü üzerine duygularını kaleme alan iki kardeş, yazdıkları yazıları sitemize gönderdiler. 12 yaşındaki Mücahid Yiğitkan ile 15 yaşındaki Sümeyye Yiğitkan’ın bu kısa ama ciltler dolusu kitaplara bedel yazılarını siz sevgili gönüldaşlarımızla paylaşmak istiyorum.


 Aşağıda okuyacağınız güzel yazılar, ilim ve irfan ehlinin sürekli tekrarladığı bir nasihatin ne derece doğru olduğunu bir kez daha öğretiyor bize:“Büyüklerin çocuklardan öğreneceği çok şeyler var. Eğer çocuklar büyüklerin öğretmeni olursa, dünyamız çok daha güzel ve yaşanılır bir dünya olacaktır.” – İ. Sediyani
* * *
Biz iki kardeş, bu yazıyı hem İbrahim Sediyani Abi için hem de tüm Müslüman anne ve babalar için yazdık.
Mücahid YİĞİTKAN
Selamun Aleykum
Ben 12 yaşındayım. Bu küçük yaşımda İmam Humeynî ile ilgilenmemin nedeni, babamın O’nun hayatını anlatan videoları izletmesi ve İmam Humeynî’nin soyunun Hz. Mûhâmmed (s.a.v.)’e dayanmasıdır.
Biz İmam Humeynî’yi izlediğimizde O’nun komada iken namaz kılması bana utanç duygusu verdi. Çünkü biz bu genç yaşımızda hasta olmadığımız halde tüm namazlarımızı kılmadığımız için utandım. İmam Humeynî küçük yaşta hafız olması ve temiz ahlakı beni etkiledi.
İmam Humeynî’ye küçük yaşta tutturdukları sütannesinin süt gelmeyen göğsünden süt gelmesi, evleneceği kadının evlenmek istemeyip rüyasında onu görerek fikrini değiştirmesi İmam Humeynî’nin Allâh’ın sadık bir dostu olduğunun kanıtıdır. Vefat ettiğinde de milyonlarca insan onun cenazesine akın edip gelmes, İmam Humeynî’nin Allâh’ın sadık dostu olduğunun başka bir kanıtıdır.
O’nun korkmadan Şâh’a kafir demesi, O’nun ne kadar cesur olduğunu, bir lider olmasına rağmen kirada oturup kirada vefat etmesi ne kadar mütevazi olduğunu gösterir. Peygamber Efendimiz (sav) de Mekke’nin liderine korkmadan kafir olduğunu söylemiş ve O da İslam’ın lideri olmasına rağmen fakir olarak vefat etmiştir.
Selamun Aleyküm.
     *
Sümeyye YİĞİTKAN
Selamun Aleykum
Ben 15 yaşındayım. Geçen sene hicab giymeye karar verdiğimde en büyük destekçim babamdı. Çevremden çok eleştiri almama rağmen babam arkamdaydı.
İmam Humeynî’nin hayatını okuyup izledikten sonra babamın dînî konuda neden böyle davrandığını anlamaya başlamıştım. Çünkü babamın İmam gibi bir rehberi vardı. Ve bu rehber 6 yaşında dîni öğrenmeye başlamıştı.
Özellikle bizler işlerimizden dolayı namazı aksatırken İmam’ın koma halinde olmasına rağmen namaz kılması beni çok etkiledi ve bir o kadar da utandırdı. Ailelerimiz bizi çarşıya çıkartarak, pikniklere götürerek, istediklerimizi yerine getirerek mutlu etmeye çalışıyorlar. Ama asıl mutluluk bize dînimizi en güzel şekilde öğretmeleri ve ona göre yaşatmaya çalışmalarıdır. Çünkü asıl kurtuluş ordadır.
Siz değerli anne, baba ve çocuklar eğer Allâh katında itibar görmek istiyorsanız, Kur’an’ın emirlerine sıkı sıkı uyup Peygamber ve onun varisleri olan İmam Humeynî, Said-i Nursî vb. alimlerin yaşantısını örnek alarak uygulamaya çalışın ki dünyada ve ahirette hem sizin hem çocuklarınızın kurtuluşuna vesile olsun.
Biz her iki kardeşin de dersleri Allâh’a şükür iyidir. Ama hem bizim için hem ailemiz için önemli olan Allâh katındaki derecemizdir. İmam Humeynî’nin, çocuğunun şehâdet haberini aldığında istifini bozmayıp sadece “Allâh’tan geldik ve O’na geri döneceğiz” demesi hepimizin örnek almasını gerektiren bir davranıştır.
Hepinizi Allâh’a emanet ediyorum. Selamun Aleyküm.
İbrahim SEDİYANİ
 ufkumuz.com
Gafil kalp, şeytanın saldırılarına maruz kalır. Her ne zaman şeytan insanın can ve kalbine hakim olursa dünyada şer ve fesat oluşur. Alemdeki her türlü şer ve fesatla mücadele etmenin derin ve doğru yolu Allah’la irtibat kurmak ve şeytanın nüfuz ve egemenliğinden kalp ve canı dokunulmaz kılmaktır. Eğer şeytan uluslar arası toplumda büyük etkileri olan insanların kalplerine musallat olmasaydı, dünya huzur ve barış içinde olur ve insanlar güvenlik ve selamet içinde yaşarlardı. Beşerin tüm sefalet ve sıkıntılarının kaynağı Allah’tan uzak olmaktır. Dolayısıyla İslam’da yüce Allah’la irtibat kurmak için özel fırsatlar muayyen edilmiştir. Bu fırsatlardan biride “Recep” ayıdır.


 Recep ayının kadrini biliniz. Bu ay için zikredilen duaların hepsi derstir. Sadece ağız lakırdısı değildir. Bu duaları kalp huzuru ve anlamının derinliklerine teveccühle kalp ve dillerinizde cari ediniz. Eğer Müslüman bir insan Recep ayında ve daha sonra Şaban ayında yüce Allah’la olan irtibatını pürüzsüz ve daha yakın ederse, Ramazan ayına hazırlıklı girmiş olur. O zaman Ramazan ayı “İlahi ziyafet” olur. İnsan hazır olmalı ve daha sonra ziyafete girmelidir. “önce temizlen…”
İnsan, bu temizliği Recep ve Şaban ayında yapmalıdır ki Ramazan ayında ilahi sofranın başında oturabilsin. Ve o sofradan nimet elde ederek feyizlenebilsin. Eğer Ramazan ayından feyiz alırsak, o zaman amel, ahlak, tutum ve görüşlerimizde ilerlediğimizi kendisinde gösterir. Kendimiz kendimizi ölçer ve karşılaştırırız ve ilerlediğimizi teşhis ederiz. Bizler bu imtihanları yapmamakta ve sonra sıkıntı ve problemleri kendi vücudumuzda ve toplumumuzda görmekteyiz.  
Abna